İyiler, Kötüler ve Diğerleri
Yapılan kötülüklerin bir açıklaması mutlaka vardır. Onları haklı çıkaran, çektirdikleri acıları meşru kılan bir yol her zaman bulunur. Gerçi çoğu zaman tenezzül etmezler bile gerekçe bulmaya, kutsal amaçları her zaman yanlarındadır.
Aptalsa bir gerekçe düşünemez, gerek de yoktur buna. Onun için çizilmiş yollar vardır, sadece takip eder. Böylelikle mutlu olduğunu düşünür. Ne yazık ki gerçek farklıdır. Cahil de aptal da mutlu değildir, sadece böyle olduğuna inandırılmıştır. Yüzyıllardır süren yoksulluğun huzuru, fakirliğin yüceliği yalanlarını gerçek sanmıştır. Böylelikle mutlu olmasa da öyle olduğunu zanneder, çünkü adı üstünde, aptaldır. Bu durum cahilleri ve kötüleri yönetenlerin işine gelir. Birileri cahillik mutluluktur dediğinde hiç seslerini çıkarmazlar; varsın herkes buna inansın, ne güzel.
Biraz kafası çalışan, düşünense kendini iyi zanneder. Tüm dünya kötüdür onun gözünde. Bu yüzden de kötüleri ve cahilleri mutlu, kendisi gibi olanları da dünyanın dertleriyle ezilmiş, mutsuz insanlar olarak düşünür. Bir süre bu duruma üzülür, sonra kendine gelir ve dünyayı kurtarmaya çalışmaktan vaz geçer. Hayatını yaşar ama gece dışarı çıktığında, bir kitap okuduğunda ya da yılda bir iki kez yaptığı yurtdışı seyahatiyle dünyanın üstüne çıktığını düşünmekten de geri kalmaz.
Doğruyu söylemek gerekirse bu dünyada iyi de kötü de yoktur. Kendisine kötü diyeni duydunuz mu hiç? Ya da kötü olduğu konusunda herkesin hem fikir olduğu birini? Yoktur, bulunamaz. İyilik de, kötülük de güce ulaşmanın bahanesidir yalnızca. Kim güçlüyse, yandaşları için iyi, diğerleri içinse kötüdür. Şartlar değiştiğinde tam tersi olur ama bu döngü devam eder.
Ama yine de biri çıkar, tüm bu çarkın dışına bakmaya çalışır. Ne iyiliğe sığınır ne kötülüğü reddeder. Sadece anlar. Anlamanın ne yücelik getirdiğini, ne de kurtuluş sunduğunu bilir ama yine de anlar. İşte belki de bu yüzden, bütün sistemler için asıl tehlike buradadır.
Çoğu kendi hâlindedir aslında. Ne liderlik arzuları vardır ne de düzenle doğrudan bir kavgaları. Sadece görürler, anlarlar, susarlar. Ama bazen içlerinden biri konuşur. Bazen biri, sessizliğin toplamı olur ve yol göstericiye dönüşür. İşte o zaman düzen titrer. Çünkü sistemler en çok, kendiliğinden doğan liderlerden korkar.
Ya biri gerçekten konuşursa, iyilik ve kötülük yalanından vazgeçip doğruları söylerse?
Ya bir gün sessiz olanlar, yalnızca anladıkları için onun peşinden giderse?
O zaman düzenin gerçekten değişeceğine dair umut besleyebiliriz belki...
Yorumlar
Yorum Gönder