Yaşam Dengesi
…..
- - Onun için, atom fiziğine de profesörlüğe de
lanet olsun.
- - Sen alim adamsın Ağabey, başka ne iş bilirsin
ki?
- - Ama öğreneceğim.
- - Neyi öğreneceksin?
- - Kumarbazlığı, itliği, hergeleliği.
Başrollerini Kadir İnanır ile Hale Soygazi'nin paylaştığı 1974 yapımı Ceza filminden alınan bu diyaloğu sanırım pek çok kişi biliyordur. Girişi bu alıntıyla kurgulamaktaki amacım film eleştirisi yapmak ya da filmdeki olayları incelemek değil. Burada yapılan ya da en azından benim öyle yorumladığım çok önemli bir tespit üzerine görüşlerimi paylaşmaya çalışacağım.
Filmdeki ana karakter (Ali), atom fiziğini ve hergeleliği
yaşamın iki zıt kutbu olarak sunuyor gibi görünüyor. Bu açıdan
bu açıdan baktığımızda birçok filozofun da yaşamda iki ayrı uç kavramını değerlendirdiğini
görüyoruz. Örneğin Budha bu iki ucu çilecilik ve hazcılık, Aristo eksiklik ve
aşırılık, Stoacılar ise aşırı zevk tutkusu ve gereksiz acılar çekmek biçiminde
tanımlamışlar. Öğretileri ise genelde bu iki uçtan uzak durmak, dengeli ve
ölçülü bir hayat yaşamak üzerine kurulu. Bir başka deyişle yaşam dengesi.
Hemen belirteyim, sizi konuya ısındırarak dengeli ve ölçülü olma yaklaşımına karşı çıkmanın alt yapısını hazırlamıyorum. Öte yandan, hayatı tam ortasındaki destek sayesinde dengede duran bir çubuk gibi görmek de bana doğru gelmiyor. Bu yaklaşım, denge için bizlerin de tam o desteğin üzerinde durmak zorunda olduğumuz izlenimi uyandırıyor. Sanki herhangi bir uca doğru azıcık hareketlensek yaşam dengemiz bozulacak ve ölçülü hayatı kaybedecekmişiz düşüncesi zihinlerimize sokuluyor gibi hissediyorum. Oysa hayatı böylesi bir hassas dengeyle tanımlamak yerine sınırları iki uçla belirlenmiş bir sarkaç olarak tasvir etmeyi daha doğru buluyorum. Sarkaca tutunmuş biçimde yaşamalıyız. Gerçek denge, sarkacın rotasındaki her yere dokunarak, hayatın farklı alanlarında bulunmayı başararak sağlanabilir. Elbette hepimizin olanakları farklı ancak eminim ki bu olanakların el verdiği salınımları dahi yapmadığımız çok fazla senaryo vardır.
Bununla beraber iki konuya açıklık getirmekte fayda var. İlk olarak hayatı ilişkilendirdiğimiz sarkacın hareket etmek zorunda olduğunu belirteyim. Herhangi bir yerde çok fazla zaman geçirilirse (buna uçlar da ortadaki alanlar da dahildir) hareket sekteye uğrar ve dengeli hayat yok olur. Diğer nokta ise sarkacın rotasındaki hiçbir noktanın bize ya da başkalarına zarar veren, erdem ve ahlak kavramlarından uzak alanlar olmaması gerektiğidir.
Ali’nin deyimiyle, hergelelik tamam ama denklemin diğer ucunda atom fiziği de yer almalıdır. Denge, bir noktada sabit durmak değil, hayatın tüm ritmini kucaklamaktır. O yüzden, bırakın sarkacınız salınsın. Gerçek huzur, hareketin içindeki dengededir.
Yorumlar
Yorum Gönder